Dil ve konuşma birbirinden farklıdır. Dil, insanların birbirleriyle duygu ve düşüncelerini paylaşmak amacıyla kullandığı ortak kurallar sistemidir.
Konuşma ise bu duygu ve düşünceleri içeren kuralların gerekli organlar yardımıyla fiziksel olarak üretildiği sistemdir.
Bir çocuk hem dil hem de konuşma problemi yaşayabilir. Ya da sadece birinden biri görülebilir.
Bir çocuk eğer başkalarının söylediklerini anlamakta (alıcı dil) veya duygularını, düşüncelerini yeterli düzeyde sözel olarak aktarmakta (ifade edici dil) güçlük yaşıyorsa o zaman bu bir dil bozukluğudur.
Diğer yandan eğer bir çocuk konuşma seslerini doğru veya akıcı bir şekilde üretmekte zorluk yaşıyorsa o zaman bu bir konuşma bozukluğudur.
Bir zamanlar bilim adamları ve anne-babalar, çocuğun dil ve konuşmayı öğrenme sürecinin ilk on ile on sekizinci aylarda, yani, ilk sözcüklerin üretildiği zaman başladığını düşünüyorlardı. Araştırmacılar yapılan çalışmalarla bu sürecin başlangıcının aslında çok daha erken olduğunu ortaya koymuşlardır.
Bebeğin işitme sistemi, hamileliğin son üç ayında iyice gelişmektedir ve ana rahminde pek çok sesi duymaya başlar. Bebek kendi anadiline ait vurgularla ve amniyo sıvısı yoluyla kendisine ulaşan annesinin sesiyle de çok ilgilidir. Bu şekilde, konuşma ritimleri, doğduğunda çocuğun beynine yerleşmiş olur.
Doğumdan sonra bebekler konuşmalarını sağlayacak organları henüz zihinsel ya da fiziksel olarak denetleyemese de, çoğu zamanlarını annelerinin sesini dinleyerek geçirir ve dil ile ilgili her türlü bilgiyi kaydederler.
Agulamak, gülmek ve anlamsız sesler çıkarmak bebeklerin ilk konuşma girişimleridir. İlk yaşlarının sonlarına doğru anlamlı konuşma benzeri sesler çıkarırlar. İlk anlamlı sözcükler onikinci aydan sonra üretilmeye başlar. Bu noktada bireysel farklılıklar olabilmektedir: bazı bebekler anlamlı sesler çıkarmak için sürekli çabalarken bazıları buna hazır olana kadar bekleyebilirler. Onsekizinci aydan sonra bebeklerin yeni sözcük öğrenme süreçleri oldukça hızlanır ve bir haftada bile büyük değişimler görülebilir. Bu dönem çocukların sözcük dağarcıklarının hızlıca geliştiği dönemdir fakat bir dili öğrenmek tek tek kelimeleri üretmekten fazlasını gerektirir. Sözcükleri birleştirerek, yerlerini değiştirerek belirli hece veya sesler ekleyerek vb. kuralları kullanarak farklı anlamlar üretebilmek gerekir.
Çocuğumun yaşadığı geçici bir gecikme mi, yoksa bir bozukluk mu?
Çocuklar bazı becerilerde yaşıtlarına göre geri kalabilir; bunu kısa sürede toparlayabilir, hatta daha da iyi olabilirler. Bir çocukta yürüme, yemek yeme, tuvaletini karşılama gibi becerileri normal gelişirken konuşması gecikebilir. Tüm çocukların genel kabul görmüş aynı veya benzer gelişim aşamaları vardır; bunun yanında, bazı çocukların kendine özgü bir gelişim zamanlaması olabilir ve konuşmaya yaşıtlarından biraz erken veya geç başlayabilir. Ebeveynler oldukça iyi gözlemcidirler, çocuklarının davranışlarını oldukça dikkatli şekilde gözlemlemektedirler. Aynı zamanda ebeveynler çevrelerinde normal gelişim gösteren diğer çocukların gelişimleri hakkında da fikir sahibidirler. İşte ebeveynler çocuklarında herhangi bir şeyden şüphelendiklerinde çocuklarının performansını diğer çocuklarla karşılaştırırlar ve çoğunlukla doğru zamanda bir şeylerin yolunda gitmediğinin de farkına varırlar ve doğal olarak endişelenirler ve önce en yakınlarına daha sonra en yakınlarındaki uzmana danışarak aydınlanmak isterler: Çocuğum hala konuşmuyor. Çocuğum kendini farklı şekilde ifade ediyor. Çocuğumun söyledikleri kolaylıkla anlaşılmıyor.
Dil ve konuşma bozuklukları çocuk doktorlarının, psikologların ve çocuk gelişimcilerinin uzman oldukları ve uzman olmaları gereken bir konu değildir. Doktorunuz, çocuk psikoloğu veya okul öncesi öğretmeniniz çocuğunuzun fiziksel gelişiminin normal olduğunu, işittiğini ve “baba, anne” gibi kelimeleri çıkartabildiğini, dolayısıyla, bir uzmana görünmeden 3 hatta 4 yaşına kadar beklemenizi tavsiye edebilir. Yine farklı mesleklerden uzmanlar birçok çocuğun 2 yaşında konuşamayıp 3 yaşında akıcı bir şekilde konuşmaya başladığını bilirler ve bu nedenle gerçek bir sorun olduğunu görene kadar ailelerin endişeye kapılmamalarını isteyebilirler. Bu düşünce biçimi ailelerin de “bekleyip görelim” tarzı bir yaklaşım sergilemelerine ve bu ailelerden çocukları yaşıtlarıyla aynı gelişimi yakalayanların da benzer bir yaklaşımı kulaktan kulağa teskin edici bir tür halk inanışı şekline getirmelerine sebep olmaktadır:
“Konuşur daha bekleyin”
”Amcası/dayısı/teyzesi/kardeşi vb. de geç konuşmuştu”
”Einstein da zaten okula başlarken konuşmuş”
Çevrenize biraz daha dikkatli şekilde baktığınızda 5-6 yaşına gelmiş hatta okul çağında hala dil ve konuşma problemine sahip pek çok çocuk olduğunu fark edeceksiniz. Bu çocukların da bir zamanlar konuşmasının gecikmiş olduğu düşünüldüğünde, o halde bu 5–6 yaşına gelmiş veya okul çağında hala yaşıtları gibi konuşamayan veya farklı şekilde iletişim kuran çocuklar ya da başka deyişle küçük Einstein’lar ne olacak?
Gerçek şudur ki, dünyanın birçok ülkesinde yapılan çalışmalarda okul öncesi ve okul çağındaki çocukların neredeyse % 10’undan fazlası dil ve konuşma bozukluğuna sahiptir. Basit bir ifadele, bu çevrenizdeki her 10 çocuktan birisi demektir. Yani doktorunuzun veya çevrenizin örnek gösterdiği geç konuşan abi, abla, amca, teyze, komşu çocuğu v.b.’den birçoğu dil ve konuşma sorunundan muzdariptir. Bilinen bir diğer gerçek de konuşması gecikmiş çocukların birçoğunun bunu dil ve/veya konuşma bozukluğu olarak okul çağına ve yaşamlarının daha sonraki dönemlerine kadar devam ettirdikleridir.
Eğer çocuğunuzun iletişiminde bir gecikmeden, bozukluktan yada farklılıktan şüpheleniyorsanız bunu bir dil ve konuşma bozuklukları uzmanının değerlendirmesini ve gerekiyorsa eğitim görmesini sağlamak çok önemlidir.
Dil gecikmesine veya bozukluğuna etki edebilecek bazı riskler
Genetik
Ebeveyn Etkisi
İşitme Kaybı
Bilişsel, Nörolojik veya Gelişimsel Bir Bozukluk
Hangi durumlarda şüphelenmeliyim?
Dili anlama
Dili anlamak genellikle dili kullanma ve ifade etmekten önce gelişmektedir. Yapılan bazı çalışmalarda 24-30 ay arası dönemde ifade etme becerileri gecikmiş olan çocukların bir yıl izlendikten sonra yapılan değerlendirmelerinde o dönemde sözel dili anlaması yaşıtlarına uygun bulunan çocukların ifade etme becerilerinde yaşıtlarını yakaladığı fakat diğerlerinin dil problemlerinin devam ettiği ortaya koyulmuştur. Bu sonuçlar, erken dönemde sözel ifadeleri anlamakta güçlük çeken çocukların dil bozukluğu için daha fazla risk altında olduğunu göstermektedir.
Jestleri kullanmak
Yapılan bir çalışmada geç konuşan çocuktaki jest veya el/kol işareti kullanımı sayısının daha sonraki dönemde sözel dil becerilerinin kestirilmesini sağladığı bulunmuştur. Buna göre farklı iletişim amaçları için birçok sayıda jest kullanan geç konuşan çocukların normal akranlarını yakalama şansı jesti daha seyrek kullananlara gore daha yüksektir
Tanılanma yaşı:
Yapılan birçok çalışmadan çıkarılan ortak sonuç; çocuğun dil ve konuşma problem ne kadar geç tanılanırsa çocuk o kadar yavaş gelişim gösterir. Burdan şu sonuç çıkabilir bu çocukların konuşması da er ya da geç açılacaktır fakat araştırmacılar böyle olmadığını ve yaşanan dil gelişimi probleminin düşünülenden daha karmaşık ve ciddi bir durum olabileceğine işaret etmişlerdir. Yani bir çocuk belirli bir yaş döneminde (örneğin 24-30 ay arası) yaşıtları hızlı bir gelişim gösterirken yavaş bir gelişim gösteriyorsa bu çocuk aradaki farkı kapatamadıkça dil problemi daha da büyüyüp, eşlik edecek sosyal ve psikolojik problemlerle daha karmaşık bir hal alabilecektir.
Ürettiği sözcükler veya cümleler:
Çocuğun sahip olduğu sözcük sayısı da ileriki dil gelişimi için bir yordayıcı olabilmektedir. Örneğin 2 yaşında 50’den az anlamlı sözcüğe sahip çocuklar dil bozukluğu için bir risk taşımaktadır. Yalnızca sayısı değil aynı zamanda kullandığı sözcüklerin tipi de önemli bir faktördür. Yapılan çalışmalarda dil ve konuşma bozukluğuna sahip çocukların kullandığı eylem sözcüklerinin çok az çeşitlilik gösterdiği aktarılmıştır. Diğer bir bulgu da kullandıkları eylemlerin genellikle al, ver, gel, ye, iç gibi çok yaygın ve basit olanlar olduğudur.
Sosyal beceriler:
Okul öncesi çağdaki dil ve konuşma bozukluğuna sahip çocukların kreş veya anaokulunda sınıf arkadaşlarından daha çok öğretmenlerle konuşmayı seçtiği uzmanlar tarafından aktarılmaktadır. Yapılan birçok çalışmada dil gelişimi olan çocukların bu probleme ek olarak sosyal becerilerinde de gerilik görülmüştür. Bu çocuklar yaşıtlarıyla paylaşma ve oyun becerileri açısından sıkıntı yaşamaktadır ve oyuncaklarla diğer çocukların aksine alışılmadık şekilde oynayabildikleri görülmektedir.
Bu etmenler uzun dönemde etkisini gösterebilecek dil bozukluğu için bir işaret olabilir fakat bu çalışmaların bulguları her zaman bunun öyle olacağı anlamına gelmez. Örneğin yapılan bir çalışmada 25-26 aylık bir çocuğun söylenilenleri anlaması oldukça kötüyken 10 ay sonra ifade etme becerileri yaşıtlarını yakalamıştır. Diğer yandan tersi de görülebilmektedir. Bu çalışmalarda vurgulanmak istenen bu tür özellikler taşıyan çocukların illa böyle olacağı değil yalnızca bir dil problemi için risk taşıdığıdır.
AİLEM Özel Eğitim Kurumları, toplumun yaşam kalitesini yükseltmek üzere koruyucu, iyileştirici, güvenilir ve bilimsel özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerini özel eğitimin ulaştığı en üst düzeyde, etik değerlerden ödün vermeden, çağdaş standartlarda, çocuklarımızın ve yakınlarının haklarına, topluma ve çevreye saygı göstererek, ulaşılabilir, beklentileri karşılayan, sunan bir Özel Eğitim kuruluşudur.
Dumlupınar Mah. Atatürk Bulvarı No: 215 Gölcük / KOCAELİ
0 (262) 414 33 22
4 Temmuz Mah 105. Cad. No:89 Karamürsel / KOCAELİ
0 (541) 452 84 07